02 Kasım 2012 Cuma - 14:12
Kanal D stüdyolarında buluştuk Zahide Yetiş’le…Programdan çıkmıştı ve beni her zamanki pozitif gülümsemesiyle karşıladı. Hayata hep gülümsüyor, ne güzel... Hafta içi her sabah “Doktorum” programıyla ekranlara konuk oluyor.
Sempatik tarzı ve güler yüzüyle dikkat çekiyor. İnsanlara sağlık konularında bilgi veren, izleyicilerin dertlerine derman olan bir programın sunucusu olmasına rağmen pozitif karakteri ve neşesiyle çok farklı bir profil çiziyor.
Güzel ve başarılı sunucu özel yaşamında da farklı biri değil. O her daim güzel yüzünden tebessümü eksik etmeyen ve hayatı olumlu yönleriyle görebilen biri.
Sağlık konusunu televizyona taşıyan Doktorum programı bir ilk… Bu programa kadar ekranla ilişkiniz nasıl gelişti?
Ben bugüne kadar teknoloji, yarışma ve kadın programları gibi çok farklı programlar sundum. Televizyoncuların zaten her an her şeyi ekrana taşıyabilmesi sunabilmesi gerekir. Sunduğum bu programların içerisinde sağlık zaten bir şekilde vardı. Ama Kanal D’de yayınlanan DOKTORUM gibi yaklaşık iki saat süren bir program ilk bizimle başladı. İki seneye yakındır da güzel bir şekilde devam ediyor.
Programda sizi her zaman tavsiye ve öğüt veren olarak görüyoruz. Bunu kendi hayatınızda uygulayabiliyor musunuz?
Uyguluyorum ve çok şey öğreniyorum. Bir kere müthiş bir güven ortamı oluştu. İnsanlar bana çok güveniyorlar. Bende onların bu güvenini boşa çıkartmamak için en doğru bilgiyi alıp onlara aktarmaya çalışıyorum. Tabi ki kendimde de uyguluyorum. Ama normalde yaptığım şeylerin hekimlerin zaten söylediği doğrular olduğunu fark ettim. Mesela son derece sakin ve huzurlu bir yapım vardır. Stresin ve sinirin pek çok hastalığın başlangıcı ve tetikleyicisi olduğunu biliyorum.
Burun kanamasını bile en çok tetikleyenin o andaki panik olduğunu bu programda öğrendim. Oysa ben kendi hayatımda gayet sakin, dingin huzurlu, daha yukarıdan ve pek çok pencereden pozitif bakmaya çalışan biriyim.
Hastalıkları yakından tanıdıkça beyin ritmini ve beden yapısını keşfedip öğrendikçe bunun müthiş faydalı olduğunu fark ediyorum ve şükrediyorum. Şükür ve dua benim vazgeçilmezimdir.
Sağlıklı kalmak için her zaman dua ederim. Var olan birikimlerime , kendime, bedenime ve hayatımda olan insanlara şükrederim. Hatırlama, tanıma, farkına varma benim için harika bir yöntemdir.
Bu programda öğrenip günlük hayatınıza geçirdiğiniz herhangi bir uygulama var mı?
Hiç ilaç kullanmıyorum ben. Karnım ağrıdığı zaman bile ki çok fazla ağrımaz ilaç almıyorum kendi kendine geçmesini bekliyorum.
Yanlış ilaç kullanımının ne kadar yaygın bir problem olduğunu, ilerdeki hastalıkları tetiklediğini, var olan hastalığı da gizlediğini biliyorum.
Başınız ağrıyor bir ilaç alıyorsunuz geçmiyor , ikincisini alıyorsunuz ve artık yetmediğini görüyorsunuz . O yüzden ilaç sokmuyorum hayatıma . Zaten böyleydi programdan sonra daha da emin oldum.
Beslenmeyle ilgili öğrendikleriniz nelerdir?
Çok şey öğrendim. Günlük yaşamımda eğer diyet yapıyorsam ya da bir gün önce kaçırdıysam ertesi gün iki yumurta ile günü kapatıyorum.
Çörekotu hayatımın vazgeçilmezlerinden biri oldu. Çörekotu’ nun dünyada ölümün dışında bir çok şeye çare olduğu söylenir. Ben de kahvaltı da çörekotunu mutlaka kullanıyorum.
Sıvı içecekler konusunda çok fazla bilgi sahibi oldum. Hepsinin tarifi Doktorum’un web sitesinde yer alıyor. Yemeği ve tatlıyı çok seven biri olarak mesela tarçını çok fazla kullanmaya başladım. Özellikle şekeri dengelemesi açısından çok önemli olduğunu öğrendim. Canım tatlı bir şey istediğin de tarçınlı çay içmek beni rahatlatıyor.
Spor yapabiliyor musunuz?
Haftanın üç günü pilates hocam geliyor. Onun dışında yürüyüş yapıyorum.
Yeşilköy de oturduğum için yazın bisiklete biniyorum.
Organik ürünler kullanıyor musunuz? Bunlara ne kadar güveniyorsunuz?
Organik tarımın geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Ama şöyle bir gerçek var ki biz sadece ürünlerin üzerine sıkılan maddelerin zararlı olduğunu zannediyoruz.
Oysa artık genetiğine uygulanan bir takım ilaçlar var. O yüzden ne yerseniz yiyin organik olmayabiliyor. Organik pazarlar var bazen onlara gitmeye çalışıyorum . Mesela tavuğu organik almaya çalışıyorum.
iraz pahalı ama kokusuyla gerçekten tavuk olduğunu anlayabiliyorsunuz. Zaten ben İzmir ‘de organik pazarlarla büyüdüm. Bu zamana kadar böyle beslendim, bundan sonra artık bunun avantajlarını görmeye başladım.
Küçükken çok süt içtiğim için kemik gelişimim gayet iyi olmuş. Tek problem topuklu ayakkabı giymeyi çok seviyorum ama bunu da program sonrası spor ayakkabı giyerek dengelemeye çalışıyorum. Bir de pilatesle kısalan kaslarımı uzatıyorum.
Bu programla beraber insanların sağlığında sizin dikkatinizi en çok çeken problem nedir?
İlaç kullanımı hakkında bilgi sahibi değiliz. Bugün herkesin çantasında mutlaka ilaç vardır. Oysa niçin kullandığımızı bilmiyoruz. Gerekli olan ilaçlar tabi ki kullanılsın ama gereksiz ilaç kullananlara çok üzülüyorum. İnsanlar doktor tavsiyesi ile değil kendi kafasına göre ilaç içiyorlar. Lütfen doktora danışarak ilaç alalım. Mesela antibiyotik kullanımı çok önemli mutlaka doktor gözetiminde alınması gerekiyor. Ayrıca eczanelere çok büyük görev düşüyor. Hastalar onlara danışarak da ilaç aldıkları için onların da bu konuda duyarlı olması gerekiyor.
Sizin gözlemlerinizden yola çıkarak Türk insanının sağlıkla ilişkisi ne düzeydedir?
Kimse doktora gitmek istemiyor ya da erteliyorlar. Ameliyat olmaktan korkuyorlar . Çevrelerinin tavsiyelerini çok fazla dinliyorlar. Son ana kadar bekliyorlar. Oysa bazı hastalıklar var ki son ana kadar beklememek gerekiyor bel fıtığı ameliyatı gibi. Mümkünse erken önlemek lazım.
Özellikle tabu olan konular hakkında doktor muayenesinde çok kısa konuşuyorlar . Oysa bizim programda utanıp sıkılmadan her şey konuşuluyor. Dertlerini telefonla veya programa gelerek anlatıyorlar. Mesela estetik operasyon olmak isteyenler veya cinsel problemleri olanlar rahatlıkla konuşabiliyorlar.
Örneğin bir izleyicimiz telefonla bağlanıp eşinin bir günde içinde çok fazla cinsel ilişkiye girmek istediğini söylemişti, bu normal mi diye bize telefon açıp sorabiliyor yani bizde utanma sıkılma yok. Ama çok enteresan şeyler de olabiliyor ‘Hıçkırığım geçmiyor Zahide Hanım ben hamile miyim?’ diyen bir mailde almıştık zamanında. Cehalet , bilgisizlik çok fazla gereksiz insanları dinlemek , internetten çok fazla araştırma yapmak bir de korku sağlıktaki en büyük problemler bence. Bu programdan sonra müthiş bir değişim olduğunu fark ediyorum. İnsanlar kendilerinin ve bedenlerinin farkına varıyorlar. Doktora kendini doğru ifade edip, doğru soruları sorabiliyor. Mesela vertigo hakkında birçok yanlış bilgi vardı. Vertigo testlerle ortaya koyulan baş dönmesidir. Çok kişi bu programdan sonra benim baş dönmem var vertigom var diyor, bunun sebebi ne olabilir doktor bey, doktor hanım diye soruyor. Bu beni çok mutlu ediyor, bu içtenliği zevkle seyrediyorum kendi etrafımda…
İşiniz gereği çok fazla doktorla vakit geçiriyorsunuz. Gözlemleriniz ışığında onların mesleki zorlukları nelerdir?
İlk önce bence doktorluk para için yapılacak bir meslek değil. Bu iş gerçekten bilme adanacak yürek, zihin ve güç gerektiriyor . Zaten otuz , otuzbeş yaşından sonra maddi getirisi olabiliyor. Gerçekten pek çok işi yapabilirsiniz , mesela ben televizyoncuyum para kazanıyorum, başkası bir şey satar para kazanır ama hekimlik gibi kutsal bir meslekte; İnsan, hayatını ve bedenini size teslim ediyorsa siz bunu para için yapamazsınız. Çok gönül işidir. İnsanlar bilmedikleri bir rahatsızlık için sizin kapınızın önündeler.
Bence sağlık sektörü en iyi hizmet verilmesi ve en çok özen gösterilmesi gereken yerdir, sonrada hukuk gelir yine bilmediğiniz bir konuda destek almaya gidersiniz. Orda bile haklı haksız ayrımı var ama burada söz konusu insan sağlığı olunca oldukça dikkat edilmesi gerekir.
Programın size yüklediği sağlıklı insan olma sorumluluğu ile özellikle kaçındığınız davranışlar var mı?
İnsanlar sokakta ya da yaşadığım çevrede benim davranışlarıma çok fazla dikkat ediyorlar. Mesela o gün yeğenim dondurma istedi. Evimizin yakınında bir fast food zincirinden dondurma alıp çıkacaktım, çocuklar ‘Doktor Abla,
Doktor Abla’ diye bağırdılar,
onların ailelerinin olumsuz
bakışlarını hissettim sonra
zaten merhabalaştık ve
konuştuk. Onlar da ayrıca
benden çekindiler. Aslında
uzmanlar da zararlı olan
şeyleri keseceksin ya da bir
daha hiç yeme demiyorlar.
Bunun zararı olduğunu
bilerek nadiren kendinize
ödüller vermek amacıyla
tüketebilirsiniz. Ben de iyi bir iş
başardıktan sonra kendime ödüller veririm, bundan çok keyif alırım.
Programda işlenen konular hasta, hastalık gibi aslında çok
keyif vermeyen
konular. Böyle moral
bozucu konular-
dan eğlenceli bir
program ortaya
çıkıyor. Bunu da
özellikle sizin yaptığınız görüyoruz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Eğer kendinizde farklı bir enerji hissediyorsanız bu zaten kendiliğinden ekrana yansıyor. İşin show kısmı için çok fazla bir şey yapma ihtiyacı olmuyor.
Seyirciden de çok elektrik alıyorum.
Ekran başındaki izleyiciden dahi bunu
hissedebiliyorum.
Sıcaklık, samimiyet çok önemli bir şey.
Doktorlar çok bilgi sahibi ama televizyonda bu bilgiyi aktarabilmek daha farklı. Bunu aktarmak da benim işim. Beni evlerinin kızı, gelinleri gibi görüyorlar. Soramadıkları bir soru olduğunda direk bana söylüyorlar ve ben soruyorum. Program kendiliğinden eğlenceli bir hal alıyor.
Siz sağlık kontrollerinize ya da doktora düzenli olarak gidiyor musunuz?
Bugüne kadar şükürler olsun herhangi bir ciddi rahatsızlığım olmadığı için check up yaptırmadım. 40 yaşımdan sonra mamografiye düzenli gidicem, smir testini zaten yaptırıyorum. Genetik yapımla da ilgili sanırım ama diş doktoruna diş beyazlatmak dışında herhangi bir doktora düzenli olarak gitmiyorum.
Hayata ne kadar pozitif bakarsan bak acı ya da olumsuz olaylarla karşılaşabiliyorsunuz. Bunlarla başa çıkma yöntemlerin var mı?
Tabi ki hem mesleğim açısından hem de yaptığımız program gereği çok fazla olumsuz olaylarla karşılaşabiliyorum.
Bir kere çaresiz hastalıkla karşımıza çıkan insanlar oluyor. Artık yapacak bir şey kalmamış ama sizden çare bekleyen insanlara bir şeyler söylemek istiyorsunuz ve bu tür durumlarda çok üzülüyorum.
İşten veya başka bir problemden dolayı huzursuz hissettiğimde arabaya atlar adressiz bir yerlere giderim. Araba sürmek beni rahatlatıyor. Trafikte bile bu yüzden stres yapmam. Bir de dünya şekeri bir yeğenim var benim. Onu sevmek, onunla oyunlar oynamak bir de onun dünyasından bakabilmek çok hoşuma gidiyor. Benim saçlarımı okşar, uyutur aynı bir barbie bebek gibi. Bir de okurum, bilgi teknik belgeselleri seyrederim. Bazı yabancı dizilerim var mutlaka izlerim, Türk dizilerinden de Yalan Dünya’yı hiç kaçırmam…