02 Kasım 2012 Cuma - 15:09
ebeklerin doğduklarında nasıl nefes aldıklarına bakın, kedilerin ve köpeklerin nefeslerine dikkat edin.
Bebekler doğduklarında nasıl doğru nefes alınır, çok iyi biliyorlar, hayvanlar da öyle. Zaman içinde bebekler büyüyor, değişik deneyimlerden geçiyorlar, hatalar yapıyorlar. Çevreleri tarafından, anne babaları tarafından, arkadaşları, kardeşleri, öğretmenleri tarafından değişik şekillerde eğitime tabi tutuluyorlar.Anne kızgın olduğunda bağırıyor, çocuk nefesini tutuyor. Öğretmen ödevini tam yapmayan çocuğu arkadaşlarının yanında deşifre ediyor, çocuk nefesini tutuyor. Babanın otoritesi çocuğun üstünde baskı kuruyor, çocuk nefesini tutuyor. Arkadaşları dalga geçecek bir şey buluyor, çocuk nefesini tutuyor. Nefesimizi tutmak ta taş devri döneminden akaşik kayıtlarımızda kalmış. Hayvanları avlarken ses çıkartmamak için nefesini tutan avcılar gibi tutuyoruz nefesimizi stres anında.
Tutulan her nefes hayatımızda bir blokaj yaratıyor. Hayatımızdaki her blokaj yapmak istediklerimizin, potansiyellerimizin, başarılarımızın önünde bir bariyer oluşturuyor. Kısaca tuttuğumuz her nefesle bir kısırdöngü yaratıyoruz.
Farkında olmadığımız, farkındalığına gelmediğimiz takdirde, kullanamadığımız potansiyellerimiz üzerimizde bir yük oluşturmaya başlıyor, çünkü hepimiz bu dünyaya hayat amaçlarını bulmaya ve onları yaşamaya gelmiş ruhlarız. Hayat amacını bulamamış insanlar ellerinde dümeni, yelkenlerini rüzgara doğru iyi yönlendirememiş gemilerinde bir oraya bir buraya yalpalayıp duruyorlar.
Nefesimizi düzgün ve doğru aldığımızda oksijenden daha fazla yararlanıyor, toksinleri bedenimizden daha kolay atıyoruz; yapılan araştırmalarda bedenimizdeki toksinlerin %70’inin nefes alıp verirken atıldığı kanıtlanmış. Toksinleri atılmış bir zihinde kötü tohumlu düşüncelerin kök salması da pek mümkün olmuyor. Bu durumda sadece nefesle bedenimizi daha canlı, düşüncelerimizi daha temiz tutabildiğimizin ne kadar kolay olduğunu görebiliriz, ancak farkında olmadığımız takdirde nefesimizin nasıl olduğunu hiç fark etmeden yıllar geçirebiliriz.
Hepimiz nefes alıyoruz, nefes almayı kestikten sonraki üçüncü dakikada ölmeye başlayacağımızı biliyoruz. İşte bu yüzden de hiç fark etmeden her an yaptığımız bu otomatik ve içgüdüsel davranışın ne kadar değerli olduğunun farkında değiliz, sadece nefes almanın yeterli olduğunu düşünüyor, ama nasıl olması gerektiği ya da nasıl nefes alıyorsak öyle yaşamanın ne anlama geldiğini hiç bilmiyoruz.
Nefes alırken göğsünüz mü kalkıyor yoksa karnınız mı şişiyor? Nefesinizi tutuyor musunuz, nefesiniz kesiliyor mu? O zaman öncelikle fiziksel olarak nefesinizi düzeltmeniz gerekiyor. Bedenimizde kaburgalarımızın altında bulunan diyafram kası sadece nefes almak için kullanılan bir kas, ama biz ters nefes alırken diyaframı kullanmayı bırakıyoruz. Doğru nefes alımında karnın nefes alırken şişmesi gerekiyor, bu aslında diyaframın nefes alırken çalışıp aşağıya doğru esneyip karın kaslarını itmesi anlamına geliyor.
Hayatınızda sürekli tekrarlanan hatalar, blokajlar, olaylar, sonuçlar var mı? Bir işi tam bitirecekken birdenbire bir şey oluyor da, işiniz sonuçlanmıyor mu? Bir türlü yeni alınması gereken kararlarda kendinize güveninizi kaybediyor, sorumluluğu başkalarına mı bırakıyorsunuz? Hayatınızdaki her şeyi ve herkesi kontrol etmeniz gerektiğini, kontrol etmezseniz dünyanın sonunun geleceğini mi düşünüyorsunuz? Ve bunlara benzer şeyler yaşıyorsanız, nefesin sizi duygusal seviyede yükseltmesine ihtiyaç duyuyorsunuzdur büyük olasılıkla. Tuttuğumuz her nefes, yaşadığımız sorunlar tekrarlandıkça kronik bir hale geliyor. Nefesimizi tutuyoruz, sorun yaşıyoruz; sorun yaşıyoruz, nefesimizi tutuyoruz. Bu bir kısırdöngü ve nefes düzeltilerek bu kısırdöngü kırılabiliyor.
İç sesinizi duyuyor musunuz?
Sezgileriniz, içgörülerinizle aranız nasıl? Bedeninizde bir ruhunuz olduğunuzun farkında mısınız ve ruhunuzla iletişime geçmek nasıl bir deneyim, bilmek ister misiniz? Nefes sizi ruhunuzla iletişime geçirmek için en güzel yollardan biri.
Çoğumuz hayatta bazı şeylere ulaşmanın, zengin olmanın, sevgiyi bulmanın çok zor olduğunu düşünüyoruz, ‘değişemem’, ‘can çıkar, huy çıkmaz’, ‘insan yedisinde neyse, yetmişinde de odur’ mottoları altında şu anda nasılsak, o şekilde yaşamaya mahkum ediyoruz kendimizi.
Sadece nefesimizi düzenleyerek, zaten bir oyun olan, ama çok ciddiye aldığımız hayatımızı nasıl keyifle yaşayabileceğimizi çok kolayca görebiliriz.